Iki renkli Visneli Pasta

Ragaip Kandiliniz Hayirli Olsun!
Bu tarifimi arkadasim sevgili Evren`e Bir dilim Dus blogunun sahibine, PDCS etkinligi icin yolluyorum.

Iki renkli Visneli Pasta

Malzemeleri:
4 adet yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvı yağ
2 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2 yemek kaşığı kakao

1 Kavanoz Visne 
Üzeri icin:
Yukarida verilen bir kavanoz visnenin suyu
1 yemek kasigi seker
1 yemek kasigi Nisasta


Yapilisi:
Yumurta ve şekeri köpük köpük olana kadar çırpın. Daha sonra süt, sıvıyağ, un, kabartma tozu ve vanilyayı ekleyerek cirparak hamur yapin. Hazırladığınız hamuru iki eşit parçaya bölün ve ayırdığınız hamurlardan birine kakaoyu ekleyin. Yaklaşık 22-23cm çapındaki yağlanmış yuvarlak veya dikdörtgen kek kalibinin tam ortasına hamurlardan sırayla bir kepce dökün(yani bir kepce sade, 1 kepce kakaolu).  Hep tam orta yere hamur ortaya dökülecektir. En sonda suyundan sizilmis visnelerde üzerine serpistirilir. Önceden ısıtılmış 175 dereceli fırında 20-25 dakika pisirilir. Sogumaya birakilir bu arada visne suyuna 1 yemek kasigi seker ve 1 yemek kasigi nisasta eklenerek ocakta pisirilir. Pelte kivaimna gelince kekin üzerine yayilir ve sogutulduktan sonra dilimlenerek servis yapilir.


Afiyet Olsun

Üc Aylariniz hayirli olsun!


Bunları biliyor muydunuz?

*Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini...

*Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını...

*Yemek yerken su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindirilmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine yardım ettiğini ve mideye doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu...


*Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla durduğundan tükürük bezleri için lâzım olan suyun emilimini artırıp antibakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu...

*Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına sebep olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğini...

*Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini...


* Banyodan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp, genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğüne ve romatizmaya iyi geldiğini...


*Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona sebep olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (Mesela: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (Mesela: teheccüd namazı) vazodilatasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini...


*Bütün bunların, 1400 sene evvel Peygamber efendimizin yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu... biliyor muydunuz?

Annemin, tüm Anne'lerin ve Anne adaylarinin "Anneler Günü Kutlu Olsun"


''Anneler Günü''

Hasret yakar yüreğimi,
Ayrılık büyür gözümde dağ gibi,
Sevgiye ve şefkate susadım,
Çünkü annemde gene uzak kaldıım


Ayrılık koru yanar hep içimde
Yakar eritir her yeni gün geçtikçe
Sabrına ve sıcaklığına muhtacım
Çünkü annemden başka yoktur benim illacım


Yıllar oldu yanından ayrılalı
Bitsin artık bu gurbetlik, bu acı
Senin yanında olmak varken, çekilmiyor bu gurbetin kahrı
Çünkü annemdir benim derdimin illacı


Bir anneler günü gene geldi ve geçiyor
Ben gene annemden uzak ve yanlız
Kucaklayıp koklayamadığım, ellerim gene boş
Uzaktan selamlayıpda  ''Anneler Günü Kutlamak'' nede zor.


Sağlıklı ol annem hasret beni yaksada
Sakın hiç üzülme uzaklarda olsamda
Bu senin özel günün uzaklardan kutlansada
Sen dert etme Annem, sıhatte ol o da bana yeter.


(anneminkiyim' dan))



Bir öykü

Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı.

Ona göre, nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları, onun
hiçde güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi.

Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı. Çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti.
Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti.

"Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.......

Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu.

Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi.

Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı. Ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti.

Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı.
Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı.
Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat
ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu.
Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı.
Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü.

Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu.
Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak

- Sanki yeniden dünyaya geldim!. dedi. Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış.
Estetik ameliyatı siz mi yaptınız?
Yaşlı doktor
- Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!. diye gülümsedi.

Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, O' nun gözünden gördün kendini!..

Not: Bu öyküyü net den alinmadir.

HIDIRELLEZ Sağlık ve bolluk getirsin Insallah!!!

(tabaktakiler: Patatesli Köfte, Makarna salatasi, Havuclu yogurt salatasi ve Gülaydan Yulafli acili ekmek)
Ben küçüklüğümden hatırlıyorum; dost akrabayla bir gün evel haberleşilir, herkes bir şeyler hazırlar ''Harman Yeri'' ne giderdik, bazende ''Karataşa'' giderdik,  ne günlerdi onlar. Annelerimiz yiyecek hazırlıklarını yaparken bizlerde oynuyacağımız oyunlar için malzemelerimizi toparlar yanımıza alırdık (Top, İp, Peçiç v.s.).
Çocuk olarak ogün bizim için çok özeldi.
Yemekler yenecek, kırda oynayacağız ve gelecek için dualar edip, isteklerde bulunacağız.
Oyunlar oynanır, annemlerin getirdiği nefis Kısır Peynirli pide ve semirsekler yenir çekirdekler çıtlanır güle oynaya vakit geçirilirdi. Yakın çevrenin bahçecilerinden taze marullar alınır, kısırlar marul ile iştahla yenir getirdiğimiz tüplerle çaylar demlenirdi.
Çoluk çocuk, büyük küçük herkes orda olur eğlenirdi. Yakan top, ip atlama gruplar halinde orda edinilen diğer yeni arkadaşlarlada beraber oynanılırdı. Yorulunca bunda da oturulur ve Peçiç oynanılırdı.
Eve dönmeden, evden gelen kumaş parçaları bir ağaca dilek ederek bağlanırdı ve taşlarla gelecek için ne istiyorsak onun maketini yapardık (ev, arba, çocuk istiyenler çocuk, eş isteyenler eş, bu sondan ikisi çocuk olduğumuz için bizim isteğimiz dışı idi ama okul yapardık okuyalım diye).
Bizler bir Hıdırellez bittiğinde gelecek Hıdırellezi iple çekerdik. Baharın müjdecisi tüm canlıların kıpırdayışı ve canlanması ile bizlerede canlılık gelirdi. Şimdilerde Hıdırellezin gelmesine kaç çocuk seviniyor ki? Veya kaç çocuk Hıdırellezi tanıyorki?
Bilgisayarın ve elektronik arçların yaygın olduğu bu günlerde çocuklar elektronik oyunları tercih eder oldu. Ama ailelerin toplumsal yaşam ve sosyalleşme adına çocuklarına dikkat etmeleri, hiç yoktan bu özel günlerde çocukları ile daha çok vakit geçirerek, baharın gelişini karşılıyarak, yeşil alanlara çıkıp çevre ve toplumla bir bütün olmalarını sağlamalıdırlar.
Almanyaya geldikten sonra burda yaptığım, uyum projelerimde Almanlara tanıtmak amacı ile Hıdırellez gününü de programıma aldım ve tanıttım. Örf ve adetlerimizden, bahsederek  Türklerin geleneklerini, misafir perverliklerini, yemek kültürümüzü, komşu ve akrabaya karşı görevlerimizi dile getirdim. Almanların bahar bayramı (Osternfest) Nisan ayında ve okullar 15 gün tatil oluyor. Yumurta ve Tavşan ağırlıklı çikolatalar satılıyor ve bu çikolatlar aileler tarafından bahçeye saklanıp, çocukların bulması sağlanıyor. Ayrıca boyanmış yumurtalarda Almanların bu bahar bayramında çok önemli bir rol oynuyor ve dini olarak da  kiliselerde özel ayinler düzenleniyor. Almanlarda da baharı müjdeleyici boluk ve bereketi simgeleyen bir bayram olarak karşımıza çıkıyor.
Türk kültüründe Hıdırellez aşağıdaki özellikleri taşır:
''Hızır; yaşam suyu (ab-ı hayat'dır) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda aramızda dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtır.  Hızır bir kişiye verilen addan çok aslında bir doğasal durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini imgeler. Türkiye'de Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları:
  • Kalbi temiz, Allah'a inanan insanlara yardım eder.
  • Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
  • Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
  • Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
  • İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
  • Uğur ve kısmet sembolüdür.
  • Mucize ve keramet sahibidir.'' (''...'' Net den alınmıştır.)
Sağlıklı ve bolluk dolu günler dilerim!

FIRINDA MÜCVER

Her zaman severek yaptığım nefis bir'' Fırın Mücveri'', hem kızartma zahmetine girmiyor hemde az yağ kullanarak sağlıklı mücver yiyoruz. Buyurun tarife!
Ayrıca bu tarifi  çay kahve bahane etkinliğinin yeni ev sahibesi  http://www.pastaeli.blogspot.com/ve Porselen Demlik Etkinliğinin ev sahibesi http://pasasofram.blogspot.com/  gönderiyorum.
Arkadaşlarıma kolay gelsin... 
Malzemeleri:
2 Patates
1 Patlıcan (300 gr)
4-5 yeşil Soğan
1 demet Maydanoz
1 demet Nane
3 Yumurta
1 su bardağı Sıvı Ayçiçeğiyağı
1 su bardağı Yoğurt
2,5 su bardağı Un
1 paket Kabartmatozu
Tuz, Karabiber, Kişniş, Kırmız Pul Biber,Kekik
1 çay bardağı rende beyaz Peynir (üzerine)
2 yemek kaşığı Susam (üzerine)

Yapılışı:
 Patates ve patlıcan soyulur ve rendelenir. Soğanlar, maydanoz ve naneler ayıklanıp yıkanır ve incecik kıyılır. Diğer harç malzemeleri bir kapta çırpılır ve sebzelerde içine alınıp karıştırılır ve yağlanmış bir borcam tepsisı unlanır ve malzemeler aktarılır. Üzeri düzeltilir ve önce peynir sonrada susam serpilir. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30 dakika kadar kızartılır. Fırından alınca soğutulur ve dilimlenerek servis yapılır. Afiyet Olsun!